Gazeteci Hamza Özkan bugünkü köşe yazısında, "Öcalan’dan Gelebilecek Mesaj Ankara’da Nasıl Yankı Bulacak?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
"Öcalan’dan Gelebilecek Mesaj Ankara’da Nasıl Yankı Bulacak?"
Kürt sorunu bugünün sorunu değildir; yıllara dayanan bir sorundur. Kürt sorunundan kaynaklı geçmişte birçok isyan ve serhildan yaşandı. Bu isyanlar dinsel, bölgesel ve ulusal temelde gerçekleşti. En son, Amed'in Lice ilçesinin Fis köyünde, 1978'de Kürtler, illegal Kürdistan İşçi Partisi (PKK) Abdullah Öcalan öncülüğünde kuruldu. Bağımsız Kürdistan teziyle silahlı mücadele başlatıldı.
1990'lara gelindiğinde ise Kürtler, siyaset sahnesine çıkarak mücadelelerini legal platforma taşıdılar. Halkın Emek Partisi (HEP) ile başlayan bu süreç, Kürt sorununun parlamentoda temsil edilmesi açısından önemli bir dönemeçti. 1991 genel seçimlerinde HEP, SHP ile ittifak yaparak meclise vekil göndermeyi başardı. Kürt kimliğinin tanınması adına sembolik bir adım olan Leyla Zana’nın TBMM kürsüsünde Kürtçe olarak "Yaşasın Kürt, Türk ve halkların kardeşliği" şeklinde yemin etmesi, büyük bir yankı uyandırdı. Bu yemin sonrası yaşanan krizle birlikte HEP kapatıldı. SHP'den ayrıldılar ve DEP'i kurdular. 1993'te dokunulmazlıkları kaldırılarak Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle, Selim Sadık, Ahmet Türk ve Sırrı Sakık tutuklandılar.
Bu süreçte, sürgüne gitmek zorunda kalan DEP milletvekilleri ve aydınlar, Remzi Kartal, Yaşar Kaya, Zübeyir Aydar, Yusuf Serhat Bucak, Haydar Işık, Nizamettin Toğuç, Ali Haydar Aslıyüce, Mahmut Kılınç, Şengül Özbek, İlknur Şen, Mehmet Sıraç Bilgin, İsmail Özden, Ali Haydar Celasun, Ekrem Berkpınar, Ali Matur, Nejdet Buldan, Mehmet Ali Yiğit, Mehmet Taşkala, Celal Özkan, Abdurrahman Çadırcı, Aziz Doğan, Yaşar Ertaş, Elif Alataş, Ahmet Turhallı, Ökkeş Kolusarı, Şemsettin Aktaş, Mesut Uysal, Yaşar Kaya ve Şerafettin Kaya Kürt Parlamentosu'nu kurdular. Kürt diasporası ve yurt dışında Kürt meselesiyle ilgilenen figürler Türkiye ve dünya gündemine taşındı. Avrupa’daki bu çalışmalar, Kürt halkının taleplerini uluslararası arenaya taşıdı.
Sayın Öcalan'la Beka Vadisi'nde birçok gazeteci röportaj yaptı. Fatih Altaylı ve Mehmet Ali Birand ile yapılan röportajlar çok gündem oldu. Sayın Öcalan, Mehmet Ali Birand ile yaptığı röportajda "Sizin bir önderlik sorununuz var. Mustafa Kemal'den sonra önderlik sorununuzu çözmediniz" diyerek şiddete karşı olduğunu belirtti. Öcalan, bu röportajlarda Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulma isteğini defalarca dile getirdi.
Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı olduğu dönemde çözüm için ilk ateşkes yapıldı. Dönemlerin başbakanları karşılıklı ateşkes ve çözüm mesajları verdiler. Süleyman Demirel, "Kürt realitesini tanıyorum", Mesut Yılmaz, "Avrupa Birliği'ne giden yol Diyarbakır'dan geçer", Erdoğan ise "Kürt sorunu benim sorunumdur" diyerek çözüm mesajları verdiler.
1999 yılında Abdullah Öcalan, uluslararası bir komployla Türkiye'ye getirilerek yargılandı. O dönemde Türkiye adeta ikiye bölündü. Bir yanda Kürt halkı, Öcalan’ın idam edilmesine karşı dururken, diğer tarafta idam cezasının uygulanması için sokaklar karıştı. Bu, bir çözüm arayışının en yoğun dönemlerinden biriydi. Ancak, Öcalan’ın mahkeme sürecinde yaptığı açıklamalar, barışa dair verdiği mesajlar, çözüm sürecine olan inancını tekrar tekrar ortaya koydu. Yüzlerce Kürt bedenini ateşe vererek "Güneşimizi karartamazsınız" sloganlarıyla Türkiye ve dünyanın her yerinde ayaklandı. Diğer tarafta ise idam cezasının uygulanmasını isteyenler yürüyüş, miting ve gösteriler düzenledi. Türkiye bir Kürt-Türk savaşının eşiğine geldi. O günün koalisyon hükümeti ANAP, DSP, RP ve MHP partilerinden oluşuyordu. Kürtler ve AB ülkeleri idama karşı çıkarken, diğer taraf hükümet üzerinde idamın uygulanması için baskı yapıyordu. Mahkeme kuruldu, yüzlerce avukat ve aileler duruşmalara katıldı. Sayın Öcalan, Beka Vadisi'nde verdiği röportajlarda belirttiği çözüm önerilerini ve barışı tekrar etti. Demokratik Cumhuriyet, demokratik ulus ve birlikte eşitçe yaşamı savundu. Ortadoğu için ise Demokratik Konfederalizm önerilerinde bulundu. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, hükümet ortakları Mesut Yılmaz, Necmettin Erbakan ve Devlet Bahçeli'nin imzalarıyla idam cezası kaldırıldı. Böylece Türkiye'de idam cezası tarihe karıştı. Bahçeli, kaos döneminde ülkücülere seslenerek "Yeriniz sokaklar değil, bilgisayar başı" çağrısında bulundu ve olaylar zamanla sona erdi. Demokratik Cumhuriyet tezi, Türkiye halklarındaki bölünme korkusunu azalttı.
2013’te başlayan çözüm süreci, Türkiye tarihinde barışa en çok yaklaşılan dönemlerden biri oldu. Amed’de milyonların katıldığı Newroz’da Öcalan’ın mektubu okundu ve silahların susmasıyla birlikte çözüm süreci hız kazandı.
7 Haziran seçimlerinde HDP, sadece Kürtlerin değil, Demokratik Cumhuriyet tezine inanan halkların oylarıyla ilk kez %10 barajını aşarak 80 milletvekiliyle meclise girdi. Oslo görüşmelerinde başlayan süreç çözüm süreciyle devam etti. Kandil ve Avrupa'dan iki Barış Grubu geldi. Silahlar sustu, daha çok çözüm konuşuldu. Milyonlarca Kürt, çözüm sürecinde Adalet Bakanlığı'na "Sayın Öcalan, Kürt sorununun muhatabıdır, benim önderimdir" dilekçesi sundular. 2016'da Oslo sürecini bozan FETÖ'nün darbe girişimi ve başka nedenlerle çözüm süreci sona erdi. Hükümet, çözüm sürecinin bittiğini değil buzdolabına konulduğunu açıkladı.
1 Ekim 2024'te Meclis açılışında Bahçeli, DEM Parti'nin elini tutarak "Biz dünya barışını savunuyoruz, kendi barışımızı gerçekleştireceğiz" dedi. Bahçeli'nin bu sözlerinin ardından gözler Kürtlerin Amed'de 13 Ekim'de düzenleyeceği "Özgürlük" mitingine çevrildi. Kürtler, 13 Ekim öncesinde yaptıkları birçok açıklamada "Tecrit kalksın, ev hapsi ve özgürlük" taleplerini dile getirdi.
İlk kez iktidar ve muhalefet arasında bir yumuşama rüzgarı esmektedir. 13 Ekim'de Kürtlerin Amed'de verecekleri mesaj ve olası Öcalan'dan gelecek sürpriz bir mesaj veya mektup, kalıcı barışa dair olabilir. Bu durumda, Kürtlerin uzatacağı barış elini iktidar ve muhalefet birlikte tutacak mı?
Bugün, Türkiye’de yeni bir barış sürecinin kapısı aralanıyor olabilir. 13 Ekim’de Amed’de Kürt halkının düzenleyeceği "Özgürlük" mitingi, bu sürecin en önemli dönemeçlerinden biri olacak gibi görünüyor. Kürt halkı, bu mitingde tecrit koşullarının kaldırılması ve Öcalan’a ev hapsi ya da özgürlük taleplerini dile getirecek.
Ortadoğu'da 3. Dünya Savaşı yaşanırken, Türkiye bu savaşın bir parçası mı olacak, yoksa içindeki barışı sağlayıp Ortadoğu'daki savaşa karşı barışçıl örnekler mi sunaca