Bu felaket, sömürü düzeninin rant paylaşımları, yandaşı kayırma ve göz yumma gibi kirli bir yönetimin sonucuydu. Yani bilerek, isteyerek ve planlı şekilde topluca kıyıma uğratıldık. Nasıl mı?..Tüm ülkede yapıldığı gibi imar affı, imar barışı, ekonomik büyüme, hizmet ve modernleşme adı altında çeşitli gerekçelerle yapıldı. Mesela Malatya'da da tarım arazilerinin imara açılması gibi.Hadi şehir büyüdü de mecburen yapılaşmaya izin verdiniz diyelim; altı sulak arazilere yedi, on, on beş kat iznini hangi feraset hangi vicdanla ya da hangi yoklukla verdiniz? Yapılaşmaya açarken hiç mi bir Allah'ın kulu size risklerinden bahsetmedi, hiç mi deprem kuşağında bir il olduğunu hatırlatan olmadı? Eğer olmadıysa bu gerçekten büyük yokluk. Okul yüzü görmemiş, kırsal alanda yaşayan insan bile evini nereye, hangi zemine oturtacağını bilirken devletin okumuş mühendisi bilmiyor mu? Tabii ki bilinen veriler ve gerçeklerdi bunlar ama göz ardı edildi.
Belediyelerin bünyesinde jeoloji ve jeofizik mühendisleri raporlarını uzmanlık alanlarına göre değilde talimatla yazarsa olacağı bu. Çok da irdelemeye gerek yok. Bu günahın yeri ve adresi bellidir...Malatya'da bu araziler üzerine kurulan mahallelerden arabayla geçerken henüz inşaat aşamasında on katlı binaların paramparça olduklarına şahitlik ettik. Müteahhitlik sektörü betondan öylesine rant elde etti ki tarım arazilerinin yanı sıra ormanlık alanlara da girdiler kararnamelerle. Evet, inşaat sektörü, yandaş müteahhitler gözünüz aydın! Yeniden iş alanları açıldı. Malatya, Maraş, Adıyaman, Hatay ve Antep'te sağlam bina kalmadı. Beton siyaseti yine en çok size kazandıracak.Tarım arazilerine yapılmış on katlı binalar yıkıldı. Şimdi o apartmanların yerine onbeş kat çıkabilirsiniz eh nede olsa izin ve prosedürler konusunda bir sıkıntı yaşamıyorsunuz.Nasıl olsa bu felakete uğrayanların çoğu öldü, yaşayanlarda altı aya kalmaz unutur ya da mecburen oralardan ev almanın derdine düşer çünkü artık evsizdir. İnşaat malzemesi için geriye kalan birkaç tepe kalmıştı oralara da çimento ve taş ocağı açılır yeniden. Beton üzerine yapılan politika ve yürütülen ekonomik çark binlerce insanı betona gömdü, şimdi adı apartman olan yeni toplu mezarlar inşa etme zamanı.
Deprem gecesi belediyenin toplanma alanı olan nikah sarayı önünde ısınmak için yakacak odun olmayınca banklar, plastik sandalyeler ve saksılar yakıldı. Etrafta odun, çalı çırpı aramak gereksizdi. Çünkü buralar yapılaşırken damat traşı gibi tek ağaç tek bitki bırakılmadan betona sıvandı, boyandı.
Baharın geldiğini çiçek açarak müjdeleyen ağaçlar, ekmek veren toprak bizden intikamını böyle aldı. Doğanın intikamı yetmezmiş gibi onbinlerce enkaz ve altında insanlar varken, siyasi manipülasyon ve algı yaratma peşinde olanlar, keşke o yığıntıların altında siz kalsaydınız!
Hâlâ yardım bekleyen binlerce afetzede varken, enkaz altında can çekişenler varken, her gün öğrencilerimin ölüm haberlerini alırken baharı hiç kimse görmesin.