AKP yönetime geldiği ilk günden beri Alevilerin sesine kulak vermek, taleplerini karşılamak yerine, hep Alevilerin oyunun peşinde koştu. “Açılımlar” yalan oldu. Yine öylesi bir dönemden geçiyoruz. Toplantılar, görüşmeler yapılıyor. Oy ve oyalama çabası sürüyor.
Oysa Maraş katliamın 43 yılındayız ve AKP’den ne bir kınama ne bir değerlendirme… Bir kadının başına gelecekleri düşünerek kocasına “Beni sen öldür” dediği kara bir zamandır Maraş katliamı. Tecavüzün, işkencenin, yağmanın, yakmanın, kurşunlamanın, kundaklamanın adıdır Maraş ve yüzlerce insan katledilmişti. Tarihiyle yüzleşmeyen hiçbir iktidar haklar lehine olumlu bir adım atamaz. AKP de 20 yıl boyunca bunu gösterdi.
Kısaca bakacak olursak; Yavuz Sultan Selim’in kitlesel katliamının kuşaktan kuşağa aktarılan acı anılarıyla yüz yıllardır yaşayan Aleviler, AKP’nin, İstanbul Boğazı üzerine yaptığı köprüye onun ismini verdiğini her vesile ile dile getiriyorlar. Erdoğan ve takipçileri, Alevi yurttaşlara ve Kılıçdaroğlu gibi öne çıkmış politikacılara karşı her zaman ötekileştirici, onur kırıcı bir dil kullandı ve bunu her vesile ile tekrarlamakta beis görmediler. İktidarın şeyhülislamına dönmüş, bütçesi 7 bakanlığı geçmiş olan Diyanet İşleri Başkanı da dahil olmak üzere AKP’nin danışman ve kalemşorlarının ayrımcı, yok sayıcı fetvaları, yaklaşımları dinmiyor. Sünni erkeğin, Alevi kadın ile evlenemeyeceğini söyleyebilecek kadar çağdışı bir zihniyetin mensuplarının iktidarda olduğu bir zaman içindeyiz. Hâlâ, “Cemevleri kültür evleridir" diyerek tüm inançları devlet dini saydıkları mezhebin hanesine kaydetme çabasındalar.
Türk ve Sünni (Hanefi) devleti haline getirilmiş Türkiye’de egemenler her dönem Alevilerin taleplerini görmezden geldiler. Bununla da yetinmediler. Sünnileştirme, asimile etme, korkutma, ezme, hakaret etme ve akla gelebilecek birçok uygulamaya maruz kaldı Aleviler. Yetmişli yılların Maraş, Çorum, Malatya katliamları akıllardadır. “Yaratılan düşmanlar” üzerinden organize olma dönemidir yaşanan. Ve bugün AKP’nin iktidar ortağı olan MHP’nin o yıllardaki sicili hiç de temiz değildir.
Seksen askeri darbesi Alevileri hedef alan bir yaklaşım içindeydi. Alevi köylere cami, zorunlu din dersi, sünnileştirme dayatıldı. 12 Eylül Kürtler ve Aleviler için tam bir yıkım dönemiydi. Faşist darbe koşullarından çıkılan yıllarda işçi ve emekçi hareketinin gelişmesine bağlı olarak Alevilerin taleplerini dile getirmeleri süreci de gelişti. Cezaevlerinden çıkan çok sayıda Alevi devrimci bu alanda faaliyetlere başladı. Dernekleşme sürecine girildi. Giderek yayılıp serpildi bu yönlü çalışmalar. Pir Sultan Abdal Dernekleri bu süreçte önemli işlev gördü. Dara çekilmiş Pir Sultan‘ın ilham veren türküleriyle, zulme karşı direniş efsaneleriyle büyümüş olan kuşaklar direnmeden hak elde edilemeyeceğini biliyordu.
1993’teki Sivas Madımak katliamı bu gelişmeye karşı tertiplendi. Sivillerin harekete geçirildiği, devlet eliyle çekilmiş bir bentti. 90’lı yılların JİTEM icraatları akıllardadır. Kürt halkı içinde yaşanan acılar, işkenceler, katliamlar, hapisler, bu yılları başka bir dönem yaptı. Her gün ölüm haberleri alınıyordu. Yol kenarlarına cesetler bırakılıyordu. Köyler yakılıyor, boşaltılıyordu. Kürtlerin hak ve özgürlük mücadelene karşı süren kanlı eylemler, uyuşturucudan, haraç almaya kadar birçok kirli tezgaha kanal açtı. Çiller’in, Ağar’ın, Şahin’in, Eken’in, tak şak paşaların dönemiydi. 1996’daki “Susurluk kazası” birçok pisliğin deşilmesine olanak sunmuşken yine devlet eliyle engellendi. O duvar yıkılmadı ve bugün o dönemin aktörleri hâlâ iş birliği içindedir. Bugün AKP’yle kader birliği içinde Çiller, 34 kişinin yakılarak öldürülmesi karşısında “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir! Halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir. Bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi” diyebilmiştir.
1993 Sivas Madımak o sürecin bir uzantısıydı. 1996 Gazi Katliamı hâlâ tazedir. Öncesi ve sonrasıyla Alevi katliamları listesi oldukça uzundur, ancak daha fazla uzatmayalım.
AKP dönemi de süregelen bir anlayışın faklı düzeylerdeki tezahürüdür. Alevi kimliğini inkar sürüyor. Aleviler yönelik hakaret, evlere atılan çarpı işaretleri, statüsü tanınmayan cemevlerine saldırı, kundaklamalar karşısında yargı adım atmıyor. AKP döneminde yazılı sınavlardan yüksek puan alan Alevi gençler mülakatlarda elenmeye devam ediyor. Alevi köyler haritalarda işaretleniyor, köy yolları yapılmıyor. Evlere çarpı atılıyor… Ne geçmişle yüzleşme ne Alevilerden özür dileme ne Maraş katliamı ve diğer katliamlar karşısında bir açıklama, bir özür, bir özeleştiri…
Reklam
İktidardan düşme dönemine girmiş olan AKP’nin, Alevilere yönelik bu tür girişimlerinin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Her seçim döneminde bir “açılım” atağı yapılsa da Aleviler kendi yollarında yürüyerek haklarını kazanma mücadelesini sürdürüyor. İstanbul, İzmir, Ankara devasa mitingleri akıllardır. Öfke ve talepler o günkü kadar canlıdır. Ve şimdi ekonomik, sosyal, siyasal talepleri birleştirme ve AKP yönetimine karşı ortak mücadeleyi yükseltme zamanıdır.