Önce çocukluğumuzun geçtiği o mahallelerin içinden geçen arkın suyunu kuruttular. Kaldırım taşlarını söktüler. Arkın üstünü kapatarak yolları biraz daha genişleterek asfalt döktüler. O da yetmedi şuulandırma diyerek insanların evlerinin önündeki avlunun tamamı, bahçelerin de en az üç yüz metresine el koydular. İtirazlar ve adli karşı koyuşlar kâr etmedi. Park alanları daraltıldı. Tarım arazisi Fahri Kayhan ve Karakavak yapılaşmaya açıldığı için oraya giden yollar döşendi o mahalleye. Üst üste asfaltlanan ve genişletilen yollarda o müstakil evler bahçesiz, önü arkası yol, asfalta gömülmüş kaçak yapı gibi kaldılar. O evler bu konumdan kurtulmak ve masrafsız yeni ev sahibi olmak adına üçer beşer müteahhitlere verilerek apartmana dönüştürüldü. Yirmi yıl gibi kısa bir sürede çocukluğumuza ait tek bir yapı kalmadı. İki üç senede bir memleketine, baba evine gezmeye gelenler mahallelerini ve sokaklarını tanıyamaz yollarını bulamaz olmuştu. Deprem sonrası mahallelerde gezinirken tek tük hayatta kalan o güzelim müstakil evler 7.8 şiddetindeki sarsıntıyı zararsız atlatmışlardı. Şu sıralar o müstakil evler en az yedi sekiz aileye barınak olmuş vaziyette.
Üretimin ve çiftçiliğin planlı biçimde öldürülüp insanları şehirlere sürmenin gerekçesini de hazırlamışlardı; eğitim ve şehirdeki iş imkanları. Bütün çiftçiler inşaat işçisi, çocukları ise öğrenci olmuştu. Sömürü sistemi, sosyal sınıflar yaratır ve bu sınıflara insanlar yetiştirir. Devlet en büyük ve güçlü sosyal yapıydı. Ona dayanmak,ona hizmet etmek her ay yaşayabileceğin kadar maaşa bağlanmak ve bulunduğun sosyal sınıfa aidiat duygusuyla güven içinde yaşamanı sağlayacaktı. Hepimiz o eğitim sisteminden geçtik ve bir sınıfa dahil olduk. Topluca ve bir arada apartman denilen ucube yapılara hayatlarımızı bağladık. Öyle ki bir zamanlar apartman dairesinde oturmak müstakil evde yaşayana göre sınıf atlamış gözüyle bakılırdı. O sınıflara dahil olabilmek için senelerce banka kredisi ödemeye bile razı olduk. Oysa düzen; kontrolü ve ulaşılması kolay sürüyü bir arada görmek ve tutmak istiyordu.
Hâlâ kredisini ödediği apartman dairesinin enkazından sağ kurtulanlar bu borcu ödemeye devam edecek.
Mahallem ve memleketim artık anılarımda kaldı. İşin en acı yanı Maraş, Antep, Adıyaman ve Hatay'da aynı durumda... Ölmeyip hayatta kalanların acı tatlı anılarında yaşayacak...
"Anılarda Kalan ve Deprem "
Sevim Alagöz
Yorumlar