Dün 5.3, bugün yüzeye yakın üç şiddetli deprem daha yaşadık.16.39 da 4.9 16.40 da 4.5 ve 18:18 saatlerinde 4.2 Richter ölçeğinde.
Depremle ilgili AFAD ve Kandilli'nin verileri birbirini tutmuyor. Bu kurumlar 6 Şubat'taki deprem verilerini yayınlamak için icazet beklemiş ve bir saat sonra vermişlerdi. Ölü ve yaralı sayılarımızın gerçek sayısını sadece devlet kurumları biliyor. Açıklanan resmi sayılara kimse inanmıyor. Binalar çok yorgun, insanlar binalardan daha yorgun . Aradan saatler geçmiş yerel yönetimlerin resmi sayfalarını ziyaret ediyorum acaba bilgilendirme veya herhangi bir uyarı mesajı yayınlayacaklar mı diye, yok...
Aradan dört saat geçmiş hâlâ yok...
Stres yüklenen sadece faylar değil, insanlar yüklendikleri stresi birbirlerine boşaltmaya az kaldı. Herkes kendi başının çaresine bakıyor. Hava sıcaklıklarının 40 dereceyi bulduğu bunaltıcı atmosferde sulama yapılmadan yıkılan binaların tozuyla oluşan havayı bir düşünün. Burnunuz ve genzinizde çimento kokusuyla yediklerinizden bir tat alamıyorsunuz. Mecburi işleriniz için dışarı çıkıp eve geldiğinizde sanki inşaatta çalışan bir işçi gibisiniz. Evde musluklarda akan çamurlu suyu kovada bekletip çamuru dibe çöken bulanık suyla duşunuzu alıp "oh be!"diyorsunuz. Az yada orta hasarlı bina fark etmiyor, başınızı sokacak bir ev var mı var, kira da olsa size ait eşyalarla ve aidiyat hissettiğiniz kendi memleketinizdesiniz.
6 Şubat'ta bu illeri terk edenler birkaç ay sonra tekrar döndüler. Çünkü hem sığıntı, hem geçici hem de aidiyat hissedemediğiniz yerde yaşamak deprem kadar stres yükledi insanlara.
Şu üç günde olanlar insanlarda inanılmaz bir bıkkınlık yaratmış durumda. Memleketi tekrar terk etmek, güvenli bir yere gitmek düşüncesi pek yok. Çünkü bitmiş ekonomileriyle güvenli bir yer yok.
Bakalım geceyi sağ salim atlatabilecek miyiz? O ki günübirlik yaşamaya alıştık...