YAŞADIKÇA ALİ’MİZİ UNUTMAYACAĞIZ
Mendilim de değil, yüreğimde kan sesleri gelir Ali’m. Ne baba unutulur ne de kardeş Ali’m. Ne zor şey bir daha görüşmemek üzere vedalaşmak Ali’m. Dönüşü olmayan bir yolculuğa sevdiklerini sırlamak Ali’m. Ali’m neredesin? Ses ver bize. Biliyor musun Ali’m; her gün, her saat bizimlesin, dilimizdesin, yüreğimizdesin. Gecemiz Ali, gündüzümüz Ali. Doğan çocuklarımız Alin, Ali’m. Ziyaretime gelmiyorsun artık Ali’m, küs müsün bana? Ali Derin’ini, Deniz Can’ını, Derişko’nu özlemedin mi? Ali’m. Yaram derin ve ağır kabuk bağlamıyor uyuyorum mu diyeceksin bize? Ali’m. Çok soru sorarak seni rahatsız etmeyeyim. Ama şunu da bil ki, bu acıya dayanacak ne halimiz ne de takatimiz kaldı Ali’m.
Aleviyiz diyen bir ailenin ferdiyim. Babam, Alevi ritüellerine tamamen uyar mıydı? Bilebildiğim kadarıyla hayır. Ama babam, Alevilerin inanç ve kanaat lideri olan Alevi Dedelerine tam anlamıyla itikat ederdi. Hele bizim aşiretin dedesi olan Kantarmalı İbo Dedenin adı geçince, “akan sular dururdu.” Yıllar önce yaşamını yitiren İbo Dede, babamın nazarında hep yaşıyordu. İyi, güzel, sevinçli günlerinde de, zorda ve darda kaldığı kötü günlerinde de “Ya Kake İbik” diyerek, ya medet umar ya da sevinçlerini “Kurban olduğum Kake İbik” diyerek paylaşırdı. Babam, Kake İbik Dedesine bağlılığını ve sadakatini hep dile getirirdi. Aynı zamanda babam, her sabah evden çıkarken biz çocuklarını Kake İbik Dede’nin gizemine, kerametine emanet ederdi. Yaşadığı son güne kadar, aldığı son nefese kadar, bizler babamın nazarında Kake İbik Dede’nin, gizeminin ve kerametinin koruması altındaydık.
Babamı saygı ve sevgiyle anıyorum. Biz çocukları için ömrünü tüketen babamız, babasının mezarına “OLMADI ŞAVO” yazısını yazmıştı. Babama, dedemizin mezarına neden “OLMADI ŞAVO” yazdın diye sorduğumuzda da “çünkü olmadı” diye hep yanıt verirdi. Evet, Şavo’um olmadı, olmuyor. Ali’n, Ali’miz amansız hastalığın pençesinde, gözlerimizin önünde eriyerek ve acı çekerek sana geldi. Ali’ne iyi bakacağını biliyoruz. Ancak canımız çok yanıyor, çaresizliği yaşıyoruz baba.
Ali, en küçüğümüz, 1979 doğumlu. Yıl 1990 Adana’da Meydan Mahallesinde ikamet ediyoruz. Ali o zaman 11 yaşındaydı. Altıneller Sürücü Kursunun şimdiki sahibi, o zaman komşumuz olan Ali Rıza amcanın da Ali ile yaşıt oğlu Aliş’le arkadaşlardı. Aliş’e öncelikle sağlıklı bir yaşam diliyorum. Ali ile Aliş iyi arkadaşlardı. Ali, bir gün Aliş tek başına oyun oynarken, Aliş’in oyununa dahil olmak ister. Aliş ise o gün Ali’yi oyuna dahil etmek istemez ve aralarında tartışır kavga ederler. Aliş bize gelir, babama “amca Ali oyunumu bozdu” diyerek şikâyet eder. Babam ise “oğlum ne yapayım. Ali, benim oyunumu da bozdu” der, Aliş’i öperek ve gönlünü alarak evine gönderir. Evet, baba çok haklıymışsın, Ali şimdi hepimizin oyununu bozdu. Ali’yi ikna edemedik, kol, kanat geremedik, yarasına merhem olamadık. Baba, Ali’ne, Ali’mize, kendine iyi bak. Anılarınızla her gün bizlerlesiniz. Sizleri çok seviyor ve çok özlüyoruz.
Ali, İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği 3. sınıf öğrencisi iken, iki derste bütünlemeye kalır. Aynı yıl üniversitelerde bütünlemeye kalınan derslerle ilgili, her üniversite kendi öğrencileri için ücretli yaz kursları başlatmıştı. Kurs öncesi Ali, Adana’ya eve gelir. Babama, “baba, yaz kursuna kaldım, birkaç gün sonra okul için İstanbul’a geri gideceğim” der. Babamın Ali’ye yanıtı ise, “oğlum vallahi yetiştiremiyorum artık, gel anlaşalım ya yazın okula git ya da kışın” der. Babam, Ali’sine böyle dese de canından çok sevdiği Ali’sini hem yazın hem de kışın okula göndermişti.
Ali, hem zeki hem de çalışkan bir öğrenci idi. Meydan Cumhuriyet İlkokulu öğrencisi iken, ilkokullar arası bilgi yarışmasında bölge birincisi seçilmişti. Ali’nin her başarısı evimizin sevinci, neşesi olurdu. Evde ders çalışma masamız yoktu. Anne ve babamla birlikte iki odalı evde dokuz kişi kalırdık. Ali, halı veya kilim üzerine, karın üstü uzanır, onca kalabalığa rağmen, evde hiç kimse yokmuş gibi ders çalışırdı. Teorik olarak öğrendiği her bilgiyi, pratiğe aktarmayı, günlük yaşamda kullanmayı son derece seven bir çocuktu. Yaşamının sonraki dönemlerinde de aynı şekilde davranmayı hep sürdürdü. Ancak, Ali’miz yaşayacağı güzel günleri yaşamayı başaramadı. Ölüm adın kalleş olsun.
Ali, bilgiyi pratikte yani günlük yaşamda kullanmayı severdi. Başta enerji alanı olmak üzere tarım ve hayvancılıkla ilgili güzel projeleri vardı. Herhangi bir konu ile ilgili bir açıklamada bulunacaksa günler öncesinde o konu üzerinde literatür çalışması yapar ve sonrasında öğrendiği konuları bulunduğu ortamda yüksek sesle anlatmayı severdi. Ali, bilgi kullanıldıkça ve paylaşıldıkça güzeldir yaklaşımı ile araştırmayı, sormayı, öğrendiklerini konunun uzmanlarıyla tartışmayı seven ve bilginin en büyük güç olduğuna inanan insanlar arasındaydı.
Ali, çalışma hayatına KPSS sınavında aldığı notla DSİ Genel Müdürlüğünde Elektrik Mühendisi olarak işe başladı. Devletin bu alandaki bürokrasisini, yazışma dilini ve iletişim kanallarını hızla öğrenen Ali, alanı ile ilgili kendisini geliştirmeyi hep hedefliyordu. DSİ’de ki iki yıllık çalışma hayatından sonra, DSİ’de istifa ederek, Türkiye’de enerji ve inşaat alanında faaliyet yürüten önemli bir şirkette Elektrik Mühendisliği yaptı. Buralarda yürüttüğü projelerde başarılı olmasının neticesinde, Türkiye’deki bir Alman Vakfının enerji direktörlüğünü 7 yıl boyunca yürütürken, enerji alanında faaliyet yürüten birçok şirkete de aynı zamanda danışmanlık hizmeti veriyordu. Alman Vakfının Enerji Direktörlüğünden ayrılınca Enerji üretimi ile ilgili danışmanlık bürosu açtı. İkinci ameliyatını olduğu 28 Ekim 2021 tarihine kadar, enerji alanında faaliyet yürüten birçok şirkete danışmanlık hizmeti veriyordu.
Ali, alanı ile ilgili son derece başarılı mühendis idi. Çalışmayı, araştırmayı ve profesyonelliği seven ve aynı zamanda ihtiyaç sahipleriyle dayanışmada bulunmayı ilke edinenlerdendi. En büyük hayali doğup büyüdüğü köyde, ev yapmaktı, hayvancılık yapmaktı. Olmadı. Kardeşimizin, canımızın yani Ali’mizin hayalleri, umutları yaşamı gibi yarım kaldı.
Ebediyen rahat uyu, sevgimizle kal Ali’m.
15.02.2022 ANKARA