DİYARBAKIR- ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ SÖYLEYİŞ; Bayê Cilo romanı, Destana Cizîrê, guhnedin loman ve Sevda benim için Çarmahtı yazan Kürt yazar Mehmet Akdoğan Gazeteci Hamza ÖZKAN’nın sorularını yanıtladı.
DİYARBAKIR- ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ SÖYLEYİŞ; Bayê Cilo romanı, Destana Cizîrê, guhnedin loman ve Sevda benim için Çarmahtı yazan Kürt yazar Mehmet Akdoğan Gazeteci Hamza ÖZKAN’nın sorularını yanıtladı.
Söyleşimize sizi tanıyarak başlamak istiyoruz, Yazar Mehmet Akdoğan kimdir, neler yapar, nasıl bir hayat görüşünü benimser, evrenle ve insanla nasıl bir ilişki içindedir?
Mehmet akdoğan; yaşadığı yeri seven, yaptığı her şeye anlam veren, herkesin payını gördüğü, hayalini ekebileceği, mutlu olabileceği, doğası ile var olmayı becermek isteyen bir dünya görüşüne sahibim. Yaptığı her şeyde buna hizmet etmek isteyen biri. Bunun için boşluk bırakmadan dolu dolu yaşamak istemektedir.
Bir şair olarak dil sizin için nasıl bir anlam taşıyor ve özelinde şiir sizin için ne ifade ediyor?
Uğrunda bedel ödenen her şeyin temelinde dil olduğuna inanan biriyim. Dolayısıyla dil var olma gerekçesidir. Dilden bağımsız yürütülen hiçbir mücadele, tam anlamıyla hedefine hizmet edemez diye düşünüyorum. Şiir ise bu dilin ve yaşadığın yerin acısı, sevinci ve haykırışıdır. Dolayısıyla şiir benim için kutsaldır. Bedel ödeyenlerin şiire yaklaşımı daha anlamlıdır. Bu benim içinde aynı şeyi ifade eder.
Şiir yazmak nasıl bir süreç, hangi aşamalarda geçiyorsunuz?
Şiir yazmanın belli bir zamanı yoktur. Şiir bir duygu işidir. Her zaman görülmez. Etkileşimin en yoğun olduğu anda bir vahiy gibi ortaya çıkar ve kendini yazdırır.
Ana dilinizde şiir ve Roman yazmak nasıl bir süreç neler hissettiriyor size, Türkçe şiir yazmayla kıyasladığınızda ne tür farklılıklar var, iki dil ile şiir ve roman yazabilmek nasıl bir deneyim?
Anadilde yazmak bizim gibi yasaklı bir dile sahip olanlar için zor bir durum. Biliyorsunuz bedelden bahsettik. Yazmak ne kadar seni mutlu ediyorsa, engellemelerde seni o kadar acıtır. Dolayısıyla böylesi bir dünyada pişiyorsun. Bunu da belki de en muazzam direniş olarak görebiliriz. Bu uğurda bu toprak çok yazarları bağrına bastı. Bu nedenle Türkçe ile kıyaslanmak bile doğru olmaz. Biri yasaklı bir de dayatılan bir dil. Ne yazması, ne konuşması aynı hakka sahip değil.
Yayınlanan Bayê Cîlo, Sevda benim için Çarmahtı kitaplarınızın temaları neler, okuyucuya neler anlatıyorsunuz, kitaplarınız nasıl bir sanat anlayışı ile yazıldı?
Bu ülkede romanlar veya şiirler kendini yazdırır. Var olan ve kırk yıla yayılmış zemin, yazanlara büyük bir yazma fırsatı sunmuştur. Cesareti olan, bedel ödemeyi göze alanlar yazmakta zorlanmazlar. Çünkü trajedi yazarını yaratmanın bütün koşullarını sunmuştur. Bu trajedi destanlara, kahramanlıklara fazlasıyla yazara yazma malzemesi sunmuştur. Yazdığım Bayê Cilo romanı, Destana Cizîrê ve guhnedin loman kitabimin, şiirleri de bundan bağımsız değildir. Ülkemizin acıları, sevinçleri, kahramanlıkları ve aşklarıyla doludur. Roman olarak kendi ülkemin romanı diyebilirim. Dolayısıyla okuyucuların kendi anadiliyle okuduğu, beğeni topladığını düşündüğüm bir roman. Şiirler hem klasik yani divan hem de serbest yani modern şiir temelinde yazılmıştır. Dolayısıyla birçoğu sanatçılar tarafından bestelendi.
Türkiye ve şiir kavramlarını aynı anda kullandığımızda aslında tek bir şiirden bahsedemiyoruz. Bu topraklarda yaşayan pek çok halkın şiirinden de bahsetmek gerekiyor. Kürtçe şiirler yazan biri olarak Türkiye’de şiir ve Kürt şiiri hakkında neler söylersiniz?
Türkiye de birçok halk beraberce yaşadığı için birçok dilde mevcuttur. Halkların birbirinden farklılığı olduğu gibi şiirlerinde de farklılıklar vardır. Bu bölgenin zenginliği olarak tanımladığımız bir olgudur. Fakat maalesef Türkçe dışında çok ciddi bir baskı ve asimilasyon altında oldukları için kendi gerçekliği ile ortaya çıkmasına izin verilmiyor. Bana göre bu ülkemiz açısından ciddi bir sorundur.
Hep şiirlerinizden söz ettik ama ‘Bayê Cilo ‘kitabınız roman olarak raflardaki yerini aldı. Roman yazmaya sizi iten ne oldu, romanın sizdeki yeri nedir?
Roman yazmak bir nevi kendi penceremden tanık olduğum olayların üstümde yarattığı etkinin dile gelmesidir. Tanık olduğun şeylere sırtını dönemezsin ve görmezden gelemezsin. Dolayısıyla bendeki yeri çok önemli ve asla yazmaktan vazgeçemeyeceğim bir olgudur. Ana dilinde yazmak var olmanın mücadelesinde en ön safta direnmenin bir başka adı olduğunu farkındayım.
Türkiye’nin geleceğine dair endişeleriniz nelerdir, bu gidişat sizi, sanatı ve özelde de edebiyatı nasıl etkiliyor?
Mutlu olmak istiyorum. Fakat mevcut hükümetin veya devleti yöneten üst aklın yaklaşımı maalesef çok umut vermiyor. Fakat umut vermiyor diye her yazarın, her edebiyatçının, her sanatçının ve demokrasi adına konuşan herkesin yapacağı bir şeyin kalmadığı anlamına gelmiyor. Her alanın bir direnişi ve demokrasi çizgisini güçlendirmek için yapacağı bir şeyi vardır. Engellemeler her zaman kendinden daha büyük çıkışları da getirmektedir. Buna inanıyorum. Yazmak başlı başına bir direnmedir.
Ötekilerin Gündemi olarak çok teşekkür ederiz